Sayfalar

14 Temmuz 2010 Çarşamba

SANAT YAZINI VE MERKEZ OLMAK

Sanat, sanat eleştirisi tartışma konusu olduğunda ilk akla gelen şey; sanat yazınıdır. Sanat kitapları ve sanat dergileri de bu yazın alanının adeta arenası gibidir. Bu arenada yıllar içinde kim kazandı? Kim kaybetti? Kim ne kadar başarılı olabildi? Kim başarısız oldu? Ben bu başarı grafikleri ile değil; yazınlara ulaşma derdi taşıyan bir sanat eleştirmeni ve akademisyen olarak dergi yeterliliği, sanatta ve yayın takibinde İstanbul’un gerekliliğine dikkat çekmek istiyorum.
Sayılarının daha fazla olmasını istediğimiz sanat dergileri, sanatsal varlıklarını tanıtma ve duyurma açısından ülkenin bu alandaki nabzını yükseltme anlamında oldukça büyük bir öneme sahipler. Özel galeriler ve müzayede firmalarının sayılarının artması ile sanat dergileri, bu alandaki boşluğu nitelikleri tartışılır olmakla birlikte doldurma sürecine girdiler. Bu yolla özel galeriler, dergiler aracığıyla açılan sergiler duyuruluyor. Bundan hem sanat tüketicisi hem de galeri yönetimi faydalanıyor. Dergi sayısının artmasındaki sebeplerden biri de kolleksiyonerlerin sayılarındaki artış. Yayınlanan bazı dergiler bu anlamda kolleksiyonerlere hizmet eden bir kimliğe sahipler. Son yıllarda dış dünya ile olan kültürel ve sanatsal ilişkilerin yoğunluğunun artmış olması, sanatın ve dolayısıyla sanat yayıncılığının gelişiminde önemli bir etken oldu. Diğer yönden dergilerin literatürsel bir arşiv görevini de taşımaları sanatla profesyonel olarak ilgilenen her insan için onların takip edilmesini gerekliliğe dönüştürüyor. Ayrıca; bu yayınlar önemli sanatçıların ve eleştiri yazan kalemlerin aynı potada sunulması ve bütünlenmesi açısından da dikkate değer bir öneme sahipler.
Sanat; küresel ağ içerisinde belli başkentlerden yönetilse de aslında oldukça evrensel ve ulaşılır bir olgu olmalıdır. Fakat İstanbul dışındaki sanatın, sanatçının ve sanat eleştirmenlerinin durumu da yine tartışılması gereken önemli bir alt başlık. Her ne kadar İstanbul’da gerçekleştirilen küresel sergiler, bienal, süreli sergilerin kente olan aidiyetleri tartışılsa da İstanbul’daki birçok önemli etkinliğin ülke geneline yayılan aidiyet sorunu da tartışılması gerekli bir diğer konu. Türkiye ölçü alınıp bir değerlendirme yapıldığında dergilerin sayılarının daha da artmasının gerekliliği zaten kabul edilen bir gerçek. Her ay takip edilmek istenen sanat yayınlarının ve dergilerinin İstanbul dışından ulaşılırlıkları da ne yazık ki oldukça sıkıntılı bir süreci oluşturuyor.
Bu noktada; İstanbul dışındaki kısır ortamın Türkiye için önemli bir sorun oluşturduğunu söylemekte fayda olduğunu düşünüyorum. Soruna öncelikle sanatçı adayı öğrenci portföyünden bakmak gerekli. Türkiye’de sanatçı olmanın ne demek olduğunu, Türkiye’de sanatın nasıl ilerlediğini takip etmek daha önce de belirttiğim gibi güncel sergileri takip ya da bu sergileri yorumlayan, eleştiri metinlerine yer veren sanat dergilerini izlemekten geçmekte. Öğrencilerin maddi kaygılarla gerekli olan sıklıkta İstanbul’a seyahatlerinin mümkün olamaması güncel dergilerin takip edilebilmesi ile belki telafi edilebilir. Ancak; birçok kentte sanat dergilerinin ulaşılabilirliğinin zor olması telafi yollarının kapanmasına neden oluyor. Kaldı ki ülkenin doğu ve İç bölgelerindeki güncel duyarlılığın ne düzeyde olduğunu tahmin etmek pek de zor olmasa gerek. Kentin bir kaç popüler kitap evinde ulaşılabilecek dergiler oldukça sınırlı. Hatta hiç ulaşılamayanların listesi ise zaten belli.
İstanbullu yayıncıların, eleştirmenlerin, sanatçıların öncelikle sırça köşklerinden çıkarak İstanbul’da neler olduğunun dışında Türkiye’de neler oluyor? sorusunu sormaları gerekmekte. İstanbul odaklı, İstanbul’a hizmet eden, kendi içine kapalı bir yayın ve sanat politikasının oldukça kısır bir döngüye sebep olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu döngünün en önemli sebebi aslında yeterli bilgi akışının olmamasından kaynaklanmakta. Ayrıca; İstanbul dışında bu alandaki yayıncılığın yaygınlaşması gerektiğini de belirtmekte fayda var.
Yirmi birinci yüzyılda gelişen teknolojik imkânlar düşünüldüğünde; yerel ve uluslar arası etkinlikleri izleyen, bu etkinlikleri harekete geçiren, güncel üretimin kaydını tutan dergilerin sayısının artması Türkiye’nin sanat ortamı için gerekli bir ihtiyaçtır. Diğer yönden, hali hazırda yayınlanmaya devam eden dergilerin ise ulaşılabilirliğinin de tekrar sorgulanması, tartışılması ve bu sorunlara çözüm üretilmesi gerekmekte. İstanbul dışında çok az sayıda sanat eleştirmeni ve sanat yazarının olması, sanatçı yetiştiren fakültelerdeki öğrenci portföyünün vizyon eksikliği yine sanatta farkındalığın yaratılamaması ve imkan eksikliğinden kaynaklanmakta.
Sanatta eleştiri boşluğunun doldurulması ve bunlara ulaşılabilirliğin sağlanması ile büyüyen sanat piyasasının daha aktif ve evrensel olabileceğini düşünüyorum. Sanatın çok yönlü bakışlarla anlam kazanacağı, çehresini genişleteceği ve niteliğini arttıracağı bilinen bir gerçektir. Bu gerçeğin duyumsanması dileğiyle…
* Bu yazı 17 Mayıs 2010 tarihinde BİRGÜN Gazetesi Kitap' ta yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder