Ebru Nalan SÜLÜN
İstanbul’da Beyoğlu galerilerine bir alternatif oluşturan Anadolu yakası galerilerinden KargArt; 25 Ocak-3 Şubat 2011 tarihleri arasında “Halk için Halka Rağmen’”söylevi ile öne çıkan sergiye ev sahipliği yapıyor. Fırat Arapoğlu’nun küratörlüğündeki sergide Kardelen Fincancı, Şenay Kazalova, Melike Kılıç, Mehmet Öğüt, Ali Sarugan ve Fırat Uysal çalışmaları ile yer alıyorlar. Arapoğlu; sergiyi şekillendiren ”Halk İçin Halka Rağmen” sloganını jakoben ideallerin içerisinden çıkarmış. Jakobenizm ile Türkiye’nin son dönem dinamikleri üzerinde köprüler kurduğu anlaşılan sergiyi ve sergi içeriğini anlamak sanırım jakoben ruhunu tanımayı da gerektiriyor. Fransız kökenli Jakobenizm; tepeden inen, tepeden hükmeden anlamında kullanılıyor. Toplumda oluşturulacak değişikliklerin tepeden inme buyruk ve yöntemlerle gerçekleştirilmesi olarak da düşünülebilecek bu düşünce biçimi; toplum dinamiklerini bire bir etkileyen, toplum dinamiklerinde birtakım patlamalara neden olabilecek bir yönetim biçimidir. Bu idealde; inanılan görüş ve eyleme paralel ideolojiler ve ilkeler önemlidir. Karşıt görüşlere karşı affı olmayan jakobenlerin güç kullanarak kendi görüşlerini kabul ettirmek için çabaladıkları da bilinmektedir. Bilgisiz ve cahil halk, doğru olanı bulamaz ve çıkarlarını tespit edemez.O nedenle onların merkezi bir üslupla yönetilmeleri gerekmektedir.1789 Fransız Devrimi’nde öne çıkan bu siyasi grup, devrimin getirilerini aristokrasiden gelebilecek gerici hareketlere karşı korumak için çabalar. Zamanla büyük bir taraftar kitlesi oluşur ve Fransa’nın genelinde şubeler açarlar. Bu konuda daha fazla bilgi almak isteyenler; Roger Scruton'un 'A Dictionary of Political Thought” kitabını okuyabilirler.Arapoğlu; bir güncel sanat sergisi için neden bir jakoben sloganı seçtiğini şöyle açıklıyor: “…Jakobenizmin sloganı, hangi nedenlerden dolayı bir güncel sanat sergisinin başlığı olarak seçilir? Bu, belirli noktalardan açıklanabilir. Özünde Fransız Devrimi sürecinde ortaya çıkan bu sloganın, aslında Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan süreçte, bu coğrafyanın siyasal ve kültürel tarihinde yaşananları özetleyebileceği gösterilebilir. Tabii ki, sanat edimini de bundan bağımsız bir olgu olarak düşünmeden. Son dönemlerde sıklıkla tartışmaların merkezinde tepe- taban karşıtlığı yer alabilmeye başladı. Görünen o ki, henüz arzu edilen seviyede olmasa da, halkın devrimini mi yoksa devrimin halkını mı tartıştığımızı bilme noktasına geldik.Devlet,halk tarafından başta benimsenmese de,çeşitli devrimleri zorla kabul ettirme yolunu seçmekte ve kendisini her koşulda haklı görmektedir…” Sergi metninin devamında jakoben ruh ile günümüz Türkiye’sinin siyasi ve toplumsal ruhu tamamen benzeştiriliyor ve tüm bu tartışmalar içerisinde sanatın konumu, işlevi, stratejisinin ne olduğu sorunsalı gündeme getiriliyor.Sergideki yapıtları görmeden ne ile karşılaşılacağını tahmin etmenin zor olmadığı “Halk İçin Halka Rağmen” sergisi; öncelikle genç bir enerjinin izdüşümünü izleyene sunması ile önem taşıyor. Son yıllarda sayıları hızla artan inisiyatifler,genç yöneticilere sahip genç galeriler sayesinde artık genç sanatçılar dinamik bir potansiyel ile sivri fikirlerini ifade edebiliyorlar.Bu durum her şeye rağmen umut verici görünüyor. Disiplinlerarası bir duruşu ile dikkat çeken sergide; Fırat Uysal’ın heykel ve enstalasyonu bütünselleştirerek sergilediği “Orrrspu Çocuu” isimli heykeli ve el formları ile yazdığı “Devlet” yerleştirmesi serginin okunulan çalışmaları arasında yer alıyor.Uysal'ın devlet,bürokrasi,tuhaf ilişkiler üzerine yoğunlaştığı heykel çalışması duvar enstalasyonu ile desteklenmiş. Kardelen Fincancı’nın “Halk Plajı” yerleştirmesi ve ışık(laser) enstalasyonu da sergi mekanındaki boyutsallığı artıran ve sergi metni üzerine konuşan işler arasında yer alıyor. Ayrıca; Ali Sarugan’ın interaktif katılımlı maske çalışması da; “P ersona (Kod adı:halk için halka rayban)” interaktif duruşu ile şekillenen ve sergi süresince değişen boyutu ile dikkat çekiyor. Sergi katılımcılarının portre fotolarını çekerek hızla maskeye dönüştüren sanatçı; daha sonra bu maskeleri sahibi dışındaki katılımcılara hediye ediyor. Ayrıca; bu maskeler sergi alanında da sergileniyor.Yüzler değişiyor, bedenler dönüşüyor! KargArt’da 3 Şubat’a kadar izlenebilecek sergi, son aylarda Türkiye’de sanat ve devlet arasında yaşanılan anlaşmazlıklar ve tartışmalara metinsel bir boyut katması ile de önem taşıyor. Sanırım böyle bir ortamda sanatın yapabileceği en iyi ve yerinde şey de bu…
* Bu yazı 31 Ocak 2011 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder