Sayfalar

13 Eylül 2010 Pazartesi

İSTANBUL MODERN’DE İKİ KONTRAST SERGİ

DİCE KAYEK
İstanbul Modern; Dice Kayek’in daha önce Paris Moda Haftası ve Fransa’da Türkiye Mevsimi final etkinlikleri kapsamında Paris Musee des Art Decoratifs’te yer alan “İstanbul Contrast” sergisine ev sahipliği yapıyor. Serginin açılış seramonisi 26 Ağustos 2010 tarihinde bol sosyeteli, oldukça kontrast izleyicilerin bir arada olduğu ve Devlet Bakanı Baş müzakereci Egemen Bağış, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ ın da katılımı ile gerçekleşti.



HÜSEYİN ÇAĞLAYAN
           Dice Kayek markası; 18 yıl önce Paris’te Ayşe ve Ece Ege kardeşler tarafından yaratıldı. Modacıların “İstanbul Contrast” sergisi ise; İstanbul Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) ve İstanbul Moda Akademisi’nin organizasyonu, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın katkıları ile İstanbul Fashion Week kapsamında açıldı. Ayşe ve Ece Ege kardeşler; tarihi, kozmopolitliği ve zıtlıkları ile büyüleyen İstanbul kentinin sahip olduğu tüm bu değerleri 12 farklı temada 26 tasarımla giysiler üzerinden sembolleştirmişler. Her giysi kentin farklı bir simgesi olarak tasarlanmış. Elif Şafak’ın katalog metinlerini yazdığı sergide; Kubbe, Kumru, İstanbul Modern, Galata Köprüsü, Lokum, Topkapı, İstanbul Geceleri, İstanbul Çiçekleri, Dolmabahçe, Ayasofya, Kaftan, Boğaziçi temalı giysiler mevcut. Ayşe ve Ece Ege kardeşleri en çok heyecanlandıran tasarım ise yapıdaki Cebrail figüründen ilham alındığı belli olan “Ayasofya” temalı giysi olmuş. Elif Şafak bu elbise üzerine; “Önceleri katedral, ardından cami ve daha sonra göz kamaştıran bir müze…Ayasofya ya da İlahi Bilgelik’in taşları hayatla, enerjiyle, tarihle örülü. İhtişamlı kubbesi, baş döndürücü yapısı, mozaik ve kaligrafileriyle büyüleyici atmosferi…İstanbul’daki turunuz, onu ziyaret etmeden tamamlanmış sayılmaz” ifadelerini kullanmış.
           “İstanbul Contrast” sergisi Paris’teki sergileme yönteminden farklı olarak sanatçı Arik Levy tarafından tasarlanan “Log Forest” isimli bir enstalasyon ile sunuluyor. Ayrıca; sergi mekanında kullanılan ses efektleri de Leon Milo’nun tasarımı ile Yerebatan Sarnıcı’ndaki seslerin kaydedilip montajlanmasıyla oluşturulmuş. Sergi alanı Yerebatan Sarnıcı’nı hatırlatan bir mekana dönüştürülmüş. Her bir sütun, giysilerin sergi alanı halini almış. Fakat; izleyenlerin bu dar mekanda giysileri özümsemeleri oldukça zor. Sergi düzenleme alanı için daha geniş mekan seçimi bu problemin oluşmasını engelleyebilirdi.
             Tüm dünyada moda ve sanat arasındaki çizgi gittikçe inceliyor. Modanın kavram ve sanat ile bütünlendiği çalışmaları büyük müzelerde ve galerilerde izlemek artık çok olağan bir durum. “Hüseyin Çağlayan: 1994-2010” sergisi de; mimari, bilim, tarih, antropolojik, biyolojik ve teknolojik etkilerin altındaki felsefi katmanları, kullanılan yeni malzemeleri, deneysel duruşu ile modanın keşif alanına ve kavramsal duruşuna katkı sağlayan, düşünsel boyutu güçlü bir sergi.
             Bu anlamda Dice Kayek’in tasarımları Hüseyin Çağlayan yapıtlarının yanında defileyi andırır bir yaklaşım ile izleyenlere sunulmakta. Sanırım tek fark: canlı mankenlerin yokluğu. İstanbul Modern’de Dice Kayek koleksiyonunun Hüseyin Çağlayan: 1994-2010 koleksiyonu ile eşzamanlı sunumu iki sergi arasındaki farklılıkları daha görünür kılıyor. Hüseyin Çağlayan’ın kavramsal duruşu destekleyen ve bu yolda araçsallaşan, izleyici ile diyalog içerisindeki tasarımlarının hemen yakınındaki -belli bir kavram altına girmeye çalışmış olmalarına rağmen- Dice Kayek’in tasarımları kadın beğenisini ve fonksiyonelliği önemseyen bir üslup ile sunuluyor.
            Dice Kayek Koleksiyonu’nu 19 Eylül 2010 tarihine kadar İstanbul Modern’de izleyebilirsiniz.

          * Bu yazı 13 Eylül 2010 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder