İSTANBUL’UN SESİ: MÜZİSYEN ROBOTLAR
Ebru Nalan SÜLÜN
İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı; İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Müzik Yönetmenliği’nin desteğiyle hayata geçirilen ‘Gelecekten Masallar Projesi (Tales of Future)’ kapsamında yer alan “1 city 1001 vibrations” ses enstalasyonu’na ev sahipliği yapıyor. Tasarımını besteci ve mültimedya sanatçısı Sinan Bökesoy’un yaptığı enstalasyonda sanayi robotları, algıladıkları İstanbul’un seslerini notalara dökerek, perküsyon çalan sanatçılar haline dönüşüyor. Havalimanının İç Hatlar Terminali giden yolcu katı’nda izlenebilecek enstalasyon; kitlesel kalabalığın yoğun olduğu bir mekanda yapılması, toplumsal yoğunluğa karışabilmesi ile de ayrıca önem taşıyor.
Bökesoy’un çalışmasında ses tasarımı/analizi, yeni yazılımlar geliştirme, interaktif tasarımlar yoğun bir prodüksiyon koordinasyonu ile bir araya getirilmiş. Çalışmanın çıkış noktası; İstanbul kenti ve bu kentin duyumsanması. Konu; İstanbul’da her gün sistematik bir simültane ile duyulan ama bazen tekrarlar sayesinde duymaz olduğumuz, belki de bir alışkanlığa dönüşen İstanbul’un sesi.
Boğaz’ın sesi; makro zamanlar ölçeğinde çok da keskin olmayan tekrarlar ile karşımıza çıkıyor. Günde beş kez ezan sesi, gün içerisinde seyir halinde, iskeleye yaklaştığında tornistan yapan vapur düdükleri, martılar, rüzgârın sesi ve diğer yaşam tonları. Sanatçı; tüm seslerin tetiklediği bu ses uzayını bizlere sunuyor. Bökesoy; Kız Kulesi’nden 1001 titreşimin yarattığı karmaşık uğultuları teknolojik veriler haline getirerek analiz etmiş. Sanatçı; bu ses verilerini asma davul, gong, cymbal, bendir, tibet çanağı, glockenspiel gibi çeşitli vurmalı çalgıların kullanıldığı bir robot performansına dönüştürmüş. Vurmalı çalgıları icra etmeleri için programlanan, özel hareket kabiliyetleri kazandırılan ve bilgisayar ile kontrol edilebilir hale getirilen sanayi tipi robot kolları, bu kez endüstriyel bir üretim için değil İstanbul için üretiyorlar.
Enstalâsyonun İstanbul Boğazı’nı dinleyen uzantısı ve robotların kulağı, Kız Kulesi ve Sepetçiler Kasrı’na yerleştirilen mikrofonlarla sağlanmış. Sanatçının hazırladığı özel bir bilgisayar yazılımı; mikrofona ulaşan sesleri ayrıştırarak, analiz sonrası performans için gerekli bilgileri robotlara aktardıktan sonra çevrelerindeki enstrümanların algoritmik bir kompozisyona göre icra edilmesini sağlıyor. Çalışmada; kuraldışı, insan kulağının duymadığı, sürpriz sesler de ayrıştırılmamış. Ayrıca; robotların çevresindeki hoparlörler aracılığıyla ritmin mekâna yayılımı sağlanarak bu algoritmik kompozisyona destek verilmiş. Bökesoy; proje için tasarlanan web sayfası ile dünyanın birçok yerinden bu seslerin görselleştirme teknikleri eşliğinde takip edilmesini de sağlıyor.
Artık robotlaşan İstanbul kalabalığının seslerini yine robotlar yardımıyla sunuyor olması projenin kavramsal önemini artırmaya yetiyor. Simultan sesler, simultan bir İstanbul ile bizi masallara taşıyor. ‘Gelecekten Masallar Projesi’ kapsamında ortaya çıkan İstanbul Boğazı’nın titreşimlerinin tercüme edildiği bu müzikal tasarım, Ağustos ayı boyunca Sabiha Gökçen Havalimanı’nın iç hatlar giden yolcu katında takip edilebilir.
* Bu yazı 14 Ağustos 2010 tarihinde CUMHURİYET Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Bökesoy’un çalışmasında ses tasarımı/analizi, yeni yazılımlar geliştirme, interaktif tasarımlar yoğun bir prodüksiyon koordinasyonu ile bir araya getirilmiş. Çalışmanın çıkış noktası; İstanbul kenti ve bu kentin duyumsanması. Konu; İstanbul’da her gün sistematik bir simültane ile duyulan ama bazen tekrarlar sayesinde duymaz olduğumuz, belki de bir alışkanlığa dönüşen İstanbul’un sesi.
Boğaz’ın sesi; makro zamanlar ölçeğinde çok da keskin olmayan tekrarlar ile karşımıza çıkıyor. Günde beş kez ezan sesi, gün içerisinde seyir halinde, iskeleye yaklaştığında tornistan yapan vapur düdükleri, martılar, rüzgârın sesi ve diğer yaşam tonları. Sanatçı; tüm seslerin tetiklediği bu ses uzayını bizlere sunuyor. Bökesoy; Kız Kulesi’nden 1001 titreşimin yarattığı karmaşık uğultuları teknolojik veriler haline getirerek analiz etmiş. Sanatçı; bu ses verilerini asma davul, gong, cymbal, bendir, tibet çanağı, glockenspiel gibi çeşitli vurmalı çalgıların kullanıldığı bir robot performansına dönüştürmüş. Vurmalı çalgıları icra etmeleri için programlanan, özel hareket kabiliyetleri kazandırılan ve bilgisayar ile kontrol edilebilir hale getirilen sanayi tipi robot kolları, bu kez endüstriyel bir üretim için değil İstanbul için üretiyorlar.
Enstalâsyonun İstanbul Boğazı’nı dinleyen uzantısı ve robotların kulağı, Kız Kulesi ve Sepetçiler Kasrı’na yerleştirilen mikrofonlarla sağlanmış. Sanatçının hazırladığı özel bir bilgisayar yazılımı; mikrofona ulaşan sesleri ayrıştırarak, analiz sonrası performans için gerekli bilgileri robotlara aktardıktan sonra çevrelerindeki enstrümanların algoritmik bir kompozisyona göre icra edilmesini sağlıyor. Çalışmada; kuraldışı, insan kulağının duymadığı, sürpriz sesler de ayrıştırılmamış. Ayrıca; robotların çevresindeki hoparlörler aracılığıyla ritmin mekâna yayılımı sağlanarak bu algoritmik kompozisyona destek verilmiş. Bökesoy; proje için tasarlanan web sayfası ile dünyanın birçok yerinden bu seslerin görselleştirme teknikleri eşliğinde takip edilmesini de sağlıyor.
Artık robotlaşan İstanbul kalabalığının seslerini yine robotlar yardımıyla sunuyor olması projenin kavramsal önemini artırmaya yetiyor. Simultan sesler, simultan bir İstanbul ile bizi masallara taşıyor. ‘Gelecekten Masallar Projesi’ kapsamında ortaya çıkan İstanbul Boğazı’nın titreşimlerinin tercüme edildiği bu müzikal tasarım, Ağustos ayı boyunca Sabiha Gökçen Havalimanı’nın iç hatlar giden yolcu katında takip edilebilir.
* Bu yazı 14 Ağustos 2010 tarihinde CUMHURİYET Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Kutluyorum Ebru Hanım. Bizimle ilgili ancak uzman olanlarımızın bile izlemediği etkinlikler. Biz 150 yıl öncesinden bu yana geçemedik. Bölümce tam geçecektik; Dekanlıkça laboratuvarımız işgal edilerek, bilgisayarlara el konularak, ABD'de doktora yapmış hocası uzaklaştırılarak engellendi. Üniversite'ye yakışır bir durum (!)
YanıtlaSilBaşarılarınızın sürmesi dileğiyle.
A. Uz