Sayfalar

10 Aralık 2011 Cumartesi

BİR KATALOG -BİR KOLEKSİYON : SURETİN SEÇKİSİ*

                                                                                        Ebru Nalan SÜLÜN




 
Küratörlüğünü Zeynep Yasa Yaman’ın yaptığı T.C.Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu'ndan bir seçki sunan “Suretin Sireti” sergisi Pera Müzesi’nde izleyenlerle buluştu. Sergi; etkinlik için hazırlanan katalogda yer alan katalog metni, eserleri referanslayan metinleri ve koleksiyon içeriğinin belli bir perspektifini sunuyor olması nedeniyle önem taşıyor.
3 Ekim 1931 tarihinde kurulan T.C.Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu, doğumları 1882 ile 1960 yılları arasında değişen sanatçıların 1908 yılından günümüze uzanan resim, baskı, çizimlerinden oluşuyor. Bankanın 80. kuruluş yıldönümü nedeniyle hazırlanan sergi, Cumhuriyet ressamlarından Malik Aksel’in 1957 yılında Hisar Dergisi’nde yer alan bir sözünden esin almış. “ Suret, siretin aynasıdır. Bunun ne derece doğru olduğu bilinemez. Yalnız bilinen bir şey varsa ahlaktan çok sanatın buna inanmış olmasıdır.” Sergide yer alan koleksiyona ait eserler yeniden geçmişe dönme yoluyla suretin sirete uygunluğuna ilişkin bir deneme olarak algılanabilir.
Yaman; katalog metninde ‘suret’ ve ‘siret’ i şöyle açıklıyor:” …Görünüş, biçim, resim, resim kopyası, nüsha, fotoğraf, yol, tarz” gibi anlamları olan “suret” sözcüğü İslam felsefesinde, varlığın görünen, beş duyu ile algılanan yönüne karşılık geliyor. ‘Siret’ ise; bir kişinin görülmeyen, duyularla sezilebilen, soyut, tinsel durumunu, hal ve davranışlarını, doğasını, ahlakını, duygularını, karakterini, suretten öte olanı tanımlıyor”.
Merkez Bankası’nın birikimini 1994’te kamuyla paylaştığı ‘1950-2000’ sergisinin “modern ve ötesi” eksenindeki görünümü ile benzerlikler taşıyan sergi, koleksiyonun 1990-1994 yılları arasında oluşturulan ekseni üzerine de bu yolla yeniden düşünmeyi öneriyor. Merkez Bankası 1990’da oluşturduğu bir sanat kurulu ile belli bir anlayış kazandırdığı koleksiyonunu ilk kez “1950-2000 Türkiye Merkez Bankası Çağdaş Türk Sanatı Koleksiyonu” sergisi ile izleyenlere sunmuştu. Bu serginin sunumu kapsamında Ali Artun tarafından yazılan katalog metninde Türkiye’de modern sanatın gelişim süreçlerinin tartışılması, öteki modernlikler ve yeni sanat tarihi yazımına yönelik öneriler yer almakta idi. Bu öneriler Zeynep Yasa Yaman’ın aynı sergiyi tekrar ziyaret ederek sanat tarihi yazımını tartışmasına, bu tarih yazımının arkeolojik katmanlarını düşünüp ortaya çıkarma sürecinin başlamasına neden olmuş. Bu noktada sergi paralelinde hazırlanan katalogda Yasa Yaman tarafından yazılan metin, 1936’dan 1994’e kadar ki modern sanat tarihi yazımının dinamiklerini sorunsallaştırarak bu dönemde Türkiye’de var olan sanat tarihi yazımı ile Türkiye modern sanatı arasındaki çelişkileri tartışması nedeniyle de önem taşımakta. Var olan tartışma, tarih yazımına karşı özeleştirileri barındırması, yazılmış tarihi tekrar gündeme getirmesi ve çok cepheli bir bakış açısı sunması bakımından da sanat tarihi yazımına ezber bozan bir bakış açısı sunuyor. 

Abidin Dino, Adnan Çoker, Alaettin Aksoy, Bedri Baykam, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Burhan Doğançay, Burhan Uygur, Canan Tolon, Devrim Erbil, Ergin İnan, Erol Akyavaş, Fikret Mualla, Hakkı Anlı, Halil Akdeniz, Kemal Önsoy, Komet, Mehmet Güleryüz, Mithat Şen, Mübin Orhon, Nejat Devrim, Neş’e Erdok, Orhan Peker, Osman Dinç, Ömer Uluç, Özdemir Altan, Sabri Berkel, Selim Turan, Selma Gürbüz, Serdar Arat, Serhat Kiraz, Şükrü Aysan, Tiraje Dikmen, Turan Erol, Utku Varlık, Yüksel Arslan, Zeki Faik İzer’in eserlerinin yer aldığı seçkide eserlere, tarihselleştiren bir sunudan kaçınan bir tavırla birbirinden çok farklı  tarihlerde yazılmış Nejad Devrim, Christian de Portzamparc, Claude Lévis-Strauss, Joseph Kosuth, Emmanuel Levinas, Herbert Marcuse, Catherine David, Jean Baudrillard ve Binbir Gece Masalları metinlerinden yapılan alıntılar eşlik ediyor. Sanat ve hayata dair düşünsel izler taşıyan metinler kendi sorunsalları içerisinde iz bırakırlarken aynı zamanda eşlik ettikleri yapıtlara referanslar da gönderiyorlar.
31 Aralık 2011 tarihine kadar Pera Müzesi’nde izlenebilecek sergi; kuramsal, tarihsel ve sanatsal kurgusu, bu kurgu içerisinde sunduğu öneriler ile de iz bırakacak sergiler arasında görülmeli. Tarihin tarihini yazan bir metin ile tartışan, katmanlaşan, çok cepheli bir seçki…
           

* Bu metin 11.12.2011 tarihinde cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır.






ALZHEİMER'İN HÜZÜNLÜ YÜZÜ*


Ebru Nalan SÜLÜN
Türkiye’de fotoğraf dalında lisans eğitimi gören öğrencileri desteklemek ve teşvik amacıyla Elisa ve Haluk Soykan tarafından 2010 yılında A.B.D.de kurulan “Moon and Stars Project”, “The American Turkish Society”tarafından yönetilmekte olan ve “Turkish Philanthropy Funds” altında kurulmuş olan“Genç Fotoğrafçılar Ödülü” bu yıl ikinci kez sahiplerini buldu. Bu sene “Genç Fotoğrafçılar Ödülü’nü Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü öğrencisi Tuncay Çetin’in aldığı ödüle ek olarak ayrıca iki mansiyon ödülüne de Bilgi Üniversitesi’nden Emir Özşahin ve Okan Üniversitesi’nden Mahmut Koyaş layık görüldüler. Genç Fotoğrafçıların seçimini yapan Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nden Sn. Anne Havinga ile Sn. Karen Haas seçim süreciyle ilgili olarak şu açıklamayı yaptılar:“Biz Amerikalı küratörler için büyüleyici olan fotoğraf dalının ortak özelliklerinin, tamamen farklı kültürler arasında da olduğunu görmek ve fotoğrafların içinde bulunan Türk öğelerini keşfetmek istiyoruz.Bu sene Türkiye genelinde 12 farklı üniversitenin fotoğrafçılık programlarından toplam 22 başvuru geldiğini ve bunların kalitesinin ilk yıl olduğundan daha güçlü olduğunu belirtmekten memnuniyet duyuyoruz. Bu yüzden aralarından tek bir kazanan seçmekte normalde olacağından daha fazla zorluk çektik. Birincilik ödülünü kazanan Tuncay Çetin yerel bakım evinde kalan Alzheimer hastalarının inkar edilemeyecak kadar hüzünlü portre dizisini sunarken,başlıklarda ve açıklama  metinlerinde de sübjeleriyle ilgili  hassasiyetle yaptığı açıklamalarla, onları marjinal hissettirmemeye özen göstermiş.Tuncay Çetin’in siyah-beyaz fotoğrafları güzel baskı kalitesi, aşırı yakın çekimler ve sıkıca kırpılmış komposizyonlar ile daha da güçlü kılınmışlar.
Bu imajlardaki güç ve olgunluk onları açıkça ilk seçimimiz yapmıştır”. 
Babaanne


Tuncay Çetin’in genç ruhuna tezatlık oluşturan yaşlı beyinlerle olan bilinç iletişimi oldukça düşündürücü enerjiler yayıyor. Fotoğraf sanatının anı sabitleme özelliği ile Alzheimer’in hafızadan yoksunlaştırma süreci ilginç bir ilişkinin doğmasına neden oluyor.  Fotolarda izlenen yaşlı bedenlerin artık hayatta olmadığını bilmenin hüznü ve tüm fotolarla izleyenler arasında metinler yoluyla kurulan ilişki Tuncay Çetin’in fotoğraflarının algı düzeyini farklı boyutlara taşıyor. Örneğin Çetin; Babaanne fotoğrafı için “Babaanne.Duruşu,ses tonu, bakışı ona babaanne lakabından başka hiçbir lakabın yakışmayacağını haykırıyor. Elinde örgüyle fotoğrafçıyı karşılarken hem heyecanı hem de hayal kırıklıklarını bize yansıtıyor. Heyecanı, fotoğrafçıyı polis sanmasıyla başlıyor. Alt dişlerini gösteriyor ve onların çalındığını söylüyor. Biraz öfkeli biraz da masum bir tavırla hırsızların yakalanmasını ve dişlerine kavuşmayı istiyor. Fotoğrafçı, Münire Hanımı tam kalan üst dişlerini gösterirken yakalıyor. Hayal kırıklığı ise örgüyü gösterip kim için diye sorulduğunda titreyen bir sesle “Gelmedi mi çocuklar?” deyişinde saklı. Uzun cümle kurmuyor ama kurarsa mutlaka çocuklarına yer veriyor. Fotoğraf çekildikten üç ay sonra kalbine yenik düşüyor babaanne. Örgü yarım kalıyor.” gibi referans metinlere yer veriyor. 5- 18 Kasım 2011 tarihleri arasında İstanbul Fotoğraf evi’nde izlenebilecek sergi genç Türk fotoğraf sanatının ivmesini sunması açısından önem taşıyor. Tuncay Çetin bu sergiye paralel olarak Alzheimer Projesi’ni ayrıca  14-20 Kasım 2011 tarihleri arasında Antalya-Migros Alışveriş Merkezi’nde izleyenlere sunuyor. 

*Bu metin 17.11.2011 tarihinde Cumhuriyet Gazeyesi'nde yayınlanmıştır.